Ünlü direktör Mustafa Akkad‘ın 1976’da vizyona giren “Çağrı” sinemasında oynayan Garrick Hagon, çekim sürecinde yaşananları, sinemanın hayatına tesirini ve mesleğini anlattı.
Star Wars, Misyonumuz Tehlike, Batman, Doctor Who ve The Crown üzere sinema ve dizilerde de rol alan Hagon, son vakitlerde sesli kitap direktörlüğü ve seslendirmesiyle uğraşıyor.
Son yıllarda “kendisini keyifli edecek kadar” da olsa kısa rollerde oynayan Hagon, Davet sinemasının mesleğinde Star Wars kadar değerli yer tuttuğunu söyledi.
Hagon, Davet’te değerli bir rol teklifi aldıktan sonra aklına birinci gelenleri anlatarak, “Kirli elbiselerle, silahlarla eşkiyalar üzere gezeceğimizi, yabani bir ortamda develer ve atlarla gezeceğimizi düşündüm. Çölde geçen bir yırtıcı Batı sineması çekeceğimizi düşünürken Mustafa Akkad, ‘Hayır, hayır, hayır. Kıyafetleriniz bembeyaz ve tertemiz olacak’ dedi” biçiminde konuştu.
İslamiyet konusunda araştırma yapmaya başladığını anlatan Hagon, “Çağrı, benim için baştan sona bir öğrenme süreciydi. Arapça öğrenmeye de çalıştım ve konuşabilmek için çalışıyordum. Sahne sıramızı beklerken sette misyonlu Berberilerden ne öğrenebilirsem öğreneyim diye bakıyordum” dedi.
Hagon, o devir için değerli isimlerin sinemada vazife aldığına dikkati çekerek, her yeni sinemada yeni ortam ve oyuncularla tanıştığını ve cet binmek üzere yetenekler edindiğini söyledi.
“ANTHONY QUİNN ARALIKLI BİRİYDİ”
İslamiyet’in birinci şehitleri Sümeyye ile Yasir’in oğlu, birinci Müslümanlardan Ammar bin Yasir’i canlandıran Hagon, Fas ve Libya’da gerçekleştirilen çekimlerde 13 ay geçirdi, Arap, İngiliz, Amerikalı, Yunan ve Kanadalı birçok oyuncuyla tıpkı seti paylaştı.
Hagon, “Bu müddet içinde canlandırdığımız sahabeler üzere bir kardeşlik bağı kurduk” dedi.
Çağrı’da Hz. Muhammed’in amcası Hz. Hamza’yı canlandıran Anthony Quinn’le çalışmasının kendisi için çok özel olduğunu belirten Hagon, şu sözleri kullandı:
“Çoğunlukla uzaklıklı biriydi. Şahsî olarak arkadaş olamadık lakin olanlar vardı. Ailesi çoğunlukla yanındaydı. Bu özelliklere sahip bir aktörle çalışmak, her vakit çok ayrıcalıklı bir durumdur. Sinemada Hz. Muhammed’i göstermediğimiz için onunla konuşanlar, üzerinde kırmızı ışık olan kameraya bakarak konuşurdu. Anthony Quinn, her seferinde ‘Işıkla çalışamıyorum.’ sıkıntısı ve ‘Hagon, kameranın gerisine geçsin.’ kederi. Ben, onun göz hizasındaki karakter olarak kamera ardına geçerdim. Bir seferinde bana ‘Seninle çalışmak çok hoş.’ demişti ve bu çok büyük bir ayrıcalıktı. Sevse de sevmese de kırmızı ışığa bakarak rolünü yapmak zorundaydı lakin çok fazla ‘Kameranın ardına Hagon geçsin.’ dediğini hatırlıyorum.”
Hagon, 13 ay boyunca çöl ortamında kurulan setlerde çalışmanın çok sıkıntı olduğunu ve uzun müddet güneşe maruz kaldıklarını anlattı.
Sette sıralarını beklerken çoğunlukla araç gölgelerinde oturduklarını belirten Hagon, oyuncular için konulan sandalyelere daima seti ziyaret eden üst seviye bireylerin oturduğunu söyledi.
“ÇAĞRI, BİRKAÇ YIL İÇİNDE UNUTULACAK BİÇİMDE ÇEKİLMEMİŞTİ”
Hagon, Davet’i vizyona girmeden evvel izleme bahtı bulduğunu ve çok beğendiğini lisana getirdi.
“Lawrance” sinemasında çöl ortamındaki çekimler konusunda deneyimli grubun bu üretimde da vazife aldığını anlatan Hagon, “Mustafa’nın (Akkad) oğlu Malik, sineması yine dijitalize ederek yayımladı ve birinci sinemadan çok daha âlâ oldu. Dişlerimiz daha beyaz gözüküyor. Sineması izlediğimde ise bir heykel üzere olduğunu hissettik. Bazen yavaş ilerleyen bir sinema olduğunu hissettim lakin bu, onun gücünün ve büyüklüğünün bir kesimiydi. Bir maksadı vardı ve saygılıydı. Çok dindar beşerler değiliz lakin gayretimizin sahiden uygun bir gayret olduğunu düşündüm” tabirlerini kullandı.
Hagon, “Sağlam bir sinemaydı ve bu kümenin içinde olmak insanı gururlandırıyor” dedi.
Çağrı’nın birkaç yıl içinde unutulacak halde çekilmediğini kaydeden Hagon, “Sesler, müzik ve kalite çok üst seviyeydi. Biraz daha uzun olsa çağdaş periyot izleyicisi için birkaç modüle bölünerek vizyona girerdi. Bu, bir epik. Çin’de de bir epikte oynamıştım ve Hong Kong’un Çin’e geçmesi nedeniyle çok propagandistti fakat Davet’in, Hz. Muhammed’in hayatını anlatmak üzere onurlu bir maksadı var. Onun insani istikametlerini de anlatan bir film” diye konuştu.
Hagon, Akkad’ın direktörlüğünün de alışılagelmişten farklı olduğuna dikkati çekti.
Filmin yönetmeni Akkad hakkında “Her vakit dinlemeye hazır olduğunu hissederdiniz.” tabirini kullanan Hagon, “Kendi fikirleri de vardı ve dinlerdi. Ayrıyeten setteki aile ortamını bence o da hissetmişti. Grubun bir kesimi olmasaydınız bunu hissedemezdiniz. Alışık olduğumuz üzere değildi. Bir konumu vardı, bir şeyin başındaydı fakat bir sakinlik hissederdiniz ki bu, çok ender bulunurdu” dedi.
“ÇAĞRI’DA OYNADIĞIMI SÖYLEMEKTEN GURUR DUYUYORUM”
Hagon, Çağrı’daki oyuncuların birçoklarının hayatını kaybettiğini anımsatarak, restore edilen sinemanın galası için gittiği Dubai’de birtakım oyuncularla bir ortaya gelme bahtı bulduğunu anlattı.
Filmi tekrar izlediğinde yahut hatırladığında yaşadıklarından gurur duyduğunu söyleyen Hagon, “Çağrı’da oynadığımı söylemekten gurur duyuyorum. Çin’de oynadığım bir sinemada sette Uygurlar vardı ve Davet’i biliyorlardı. Bu halde beşerlerle bağlantı kurabiliyorsunuz. Taksiye bindiğinizde taksicinin otomobilinde Kur’an varsa konuşmaya başlayabiliyorsunuz. Birden fazla vakit Davet, bir giriş oluyor” diye konuştu.
Hagon, bugün Müslümanların yaşadığı sıkıntıları diğerlerine nazaran daha rahat anladığını kaydederek, “Jeff diye bir arkadaşım İslamiyet’e geçip geçmeyeceğimi sordu. ‘Hayır.’ dedim zira sinema için bir şeyler öğrenirsin ve sonra öbür bir sinemaya geçer, yeni şeyler öğrenirsin. Yapabildiğin kadar yaparsın, sonra bittiğinde hayatına devam edersin” sözlerini kullandı.